© Çerkezköy Ekspres

BİR GÜNDE DÖRT MEVSİMİ YAŞAYAN RUHLAR: SINIR KİŞİLİK BOZUKLUĞU!

Sabah aşık, öğlen öfkeli, akşam depresif, gece yalnız… Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, duygusal fırtınalarla boğuşan, bir günde dört mevsimi yaşayan sınır (borderline) kişilik bozukluğunu çarpıcı ifadelerle anlattı. “Bu kişiler mutlu bir çocukluk geçirmez, duygu düzenlemesi yapamaz, tutarsızlıkta tutarlıdırlar” diyen Tarhan, çocukluk travmalarına dikkat çekerek, erken tanı ve terapi desteğinin önemine vurgu yaptı.

“SORUN BENDEN DEĞİL” DİYORLAR

Tarhan’a göre bu bozukluğa sahip olan kişiler genellikle yaşadıkları sorunların farkında değiller. Davranışlarını “normal” sayıyorlar ve başkalarını suçlama eğilimindeler. Duygularında çok hızlı değişim yaşarlar. Aynı gün içinde kolayca âşık olabilir, birkaç saat sonra da o kişiden soğuyabilirler. Bu yüzden ilişkilerinde sürekli kriz yaşanır.

GÜVENSİZ, TUTARSIZ, KAYGI DOLU

Bu kişilerin iç dünyasında ciddi bir güvensizlik ve boşluk hissi vardır. Genellikle “kötü bir şey olacak” korkusuyla yaşarlar. Kendilerine bile güvenmedikleri için, başkalarına da güvenemezler. Bir yandan dikkat çekici, karizmatik olabilirler ama bir yandan da ilişkilerde kırıcı ve yıkıcı davranabilirler.

ÇOCUKLUKTAKİ TRAVMALAR EN BÜYÜK ETKEN

Prof. Dr. Tarhan’a göre bu kişilik bozukluğunun temeli genellikle çocuklukta atılıyor. Sevgi görmemiş, ilgisiz ailelerde büyüyen çocuklar sağlıklı bir benlik geliştiremiyor. Duygularını nasıl yöneteceğini öğrenemeyen çocuk, ileriki yaşlarda ani tepkiler veren, ilişkilerde tutarsız davranan bir bireye dönüşebiliyor.

KENDİLERİNİ SUÇLAMAZ, HEP BAŞKALARINI SUÇLARLAR

Sınır kişilik bozukluğu olanlar, çevresindeki insanlara çok kolay bağlanır ama aynı hızla onlardan uzaklaşabilir. Özellikle eleştiriye karşı tahammülsüzdürler. Kendilerini kusursuz görür, sorun hep başkalarındaymış gibi davranırlar. Bu durum, arkadaşlık, evlilik ve iş ilişkilerinde ciddi sorunlara yol açar.

MADDE BAĞIMLILIĞI VE ÖFKE PATLAMALARI SIK

İçlerindeki boşluğu doldurmak için bazen alkole, bazen maddeye yönelirler. Bu da durumu daha da karmaşık hale getirir. Öfke patlamaları, depresif dönemler, hatta intihar girişimleri görülebilir. “Hızlı yaşa, genç öl” mottosuyla hareket eden bu kişiler, çoğu zaman kendilerine en büyük zararı verirler.

TEDAVİ MÜMKÜN MÜ? EVET, AMA İSTEMEK ŞART!

Tarhan, “Eğer kişi ‘ben böyle yaşamak istemiyorum, değişmek istiyorum’ derse, tedavide başarı oranı yüzde 50’yi bulur” diyor. İlk adım kişinin farkındalık kazanması. Sonrasında duygu kontrolü, stres yönetimi, sağlıklı ilişki kurma gibi konular üzerine psikoterapiler uygulanıyor. Gerekirse ilaç desteği de veriliyor.

BU KİŞİLERİN MUTLU OLMAYI ÖĞRENMESİ GEREKİYOR

Terapilerde en çok üzerinde durulan konu şu: Kendi iç dünyasında mutlu olmayı öğrenmek. Çünkü bu kişiler, hep dışarıdan birilerinin onları mutlu etmesini bekliyor. Oysa mutlu bir hayat, kişinin önce kendiyle barışmasıyla başlıyor.

Özetle:
Sınır kişilik bozukluğu, kişinin hayatının her alanında sorun yaşamasına neden olabiliyor. Ancak bu durum kader değil. Farkındalık, doğru destek ve tedaviyle değişim mümkün. Önemli olan, “ben böyleyim” demek yerine “daha iyi biri olabilirim” diyebilmek…

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER