Reklamı Geç
çetintaş ticaret
Tekirdağ
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    31.98
  • EURO
    34.67
  • ALTIN
    2225.8
  • BIST
    9111.5
  • BTC
    65855.908$

100.YILINDA LOZAN (8)

04 Eylül 2023, Pazartesi 10:27

Gelelim dizinin sonunda açıklayacağımı söylediğim görüşlere: Evet siyasiler LOZAN’ın 100.yılını neden hak ettiği şekilde kutlamadılar? Bana göre iki nedeni var. Birincisi LOZAN’ı yaratan kahramanları kıskanıyorlar, bu başarıya sahip çıkarlarsa kendi tabanları gerçekleri görüp, öğrenenirse onları kaybetmekten korkuyorlar. İkincisi ki bence çok daha vahim: Siyasiler LOZAN’ın ne olduğunu henüz kendileri anlamamış, kavramamışlardır.

***

TV’lerde yayımlanan sokak röportajlarını seyreder misiniz bilmem, ben konusuna bağlı olarak bazen seyrediyorum. Geçenlerde bir röportajda Cumhuriyetimizin ilan edildiği tarih sorusuna yok denecek kadar az doğru cevap verildi. Doğrusunu söyleyim siyasileri bilemem ama ben utandım. Tamam biliyorum eğitim sistemimiz çökmüş durumda. Matematik, fen bilgisinde yokuz da Türkçe ve tarih, seviye bu kadar düşer mi? Onun için siyasi liderlerin LOZAN gibi büyük bir zaferi basit mesajlarla geçiştirmesini kabul edemiyorum. İki-üç kez böyle önemli günleri, millî bayramları hak ettiği coşkuyla kutlamazsanız toplumda ne tarih bilinci kalır, ne heyecan, ne de iç cephede milli birliği sağlama azmi. Siyasi liderlerden LOZAN Barış Antlaşmasının 100.yılını Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de ifade ettiği gibi “Lozan Barış Antlaşması, Türk Ulusu aleyhine yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Barış Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş, büyük bir suikastın ortadan kaldırıldığını gösteren bir belgedir.” anlayışı ile kutlamalarını, bu anlayış ve duyguyu kendi tabanlarına aktarmaları, onları aydınlatmaları beklenmek hakkımız değil görevimiz olmalıdır. İşlerine geldiği zaman milli irade diye yere göğe sığdıramadıkları millet fertlerinin daha Cumhuriyetin ilan edildiği yılı bilmemesini hepimizin çok ciddi olarak bir kez daha düşünmesi gerekmez mi?

***

SÖZÜM SANADIR; AZİZ MİLLETİM: Dünyada emperyalizme karşı ilk bağımsızlık mücadelesini vererek kazanan HEY EHL-İ VATAN SÖZÜM SANADIR: Emperyalistlerin savaş meydanında yenemeyeceklerini anladıkları için Lozan dan hemen sonra iç cephedeki birlik beraberliğimizi bozmak için yürüttükleri çalışmalar günümüzde de vites arttırarak devam ediyor. Ülkemizde yapılan askeri darbelerin tümü bu amaca yönelik ABD ve NATO operasyonlardır. Değişen teknoloji ve stratejiye göre pozisyon alarak sürekli plan değişikliği ile bizi uyutmaya, etkisizleştirmeye çalışıyorlar, acı ama gerçek galiba başarıyorlar da. AB üyelik masallarıyla ülkemizi oltadaki balığa benzetmiş, hareketsiz bırakarak uyutmaya devam etmeye çalışıyor. Yazık ki yöneticilerimiz daldıkları derin uykulardan uyanarak iç cephedeki birlik beraberliği sağlayacak yerde tam tersi demokrasi bayramı olması gereken seçimleri bile kutuplaştırma, kamplaştırma, düşmanlaştırma aracı olarak kullanıyorlar. Bu uykudan uyanarak, emperyalistlerin oyunlarını yine bozmak zorundayız. Tehlike büyük, çok büyük ve çok yakın. Üstelikte dost bildiklerimiz, stratejik ortak kabul ettiklerimiz. BOP eş başkanlığı, Ilımlı İslam fantezisi hepsi uyutmaya yönelik tuzaklar. Uyanalım artık.

***

Tekrar etmek zorundayım; Çok fazla kutuplaştık, kamplaştık. Düşman cepheler oluşturuldu, iç cephede milli birliğimiz son 15-20 yılda çok yıpratıldı. Yetmez gibi birde başımıza kontrolsüz göç deniyor ama resmen bir mülteci istilasıyla karşılaştık. Demokrasinin olmazsa olmazı seçimler biz de kazanmak için her yolun mubah olduğu meydan savaşlarına dönüştürüldü. Seçim kazanan adeta meydan savaşı kazanmış komutana benzetilmeye başlandı. Liderler kendi partisine oy vermeyenlere düşman, hain gözüyle bakar oldular. Yapmayın; hanımlar, beyler ne olur aklınızı başına toplayın yapmayın artık. Atalarımız 100 yıl önce emperyalistlere karşı erkek, kadın, çoluk, çocuk, yaşlı, genç demeden milletçe omuz omuza savaşarak bu ülkeyi düşman işgalinden kurtarmadık mı? Onların torunlarına size oy vermediler diye hain deme hakkınız asla olmamalı, olamaz!

***

Seçimler Ülkeyi ve milleti sorunlarından kurtaracak, zenginleştirerek refaha, huzura kavuşturacak kadroları seçmek için yapılır. Seçilen parti başarılı olursa, devam eder olmazsa başka bir parti seçilir bu kez o parti denenir. Çünkü seçilen parti iyi hizmetler yaparsa yaptıklarından tüm millet faydalanır, yanlış işler yaparsa da bu sefer bedelini yine tüm millet öder. Demokratik bütün ülkelerde uygulama böyledir. Kutuplaştırma, ayrıştırma, düşmanlaştırma; ülkemiz ve milletimiz için gerçek bir beka sorunu haline gelmiştir yeter! Bu durumu görün artık, YETER BE YETER ANLIYORMUSUNUZ,YETER!...

***

Bakın şimdi ABD, sözde birlikte NATO üyesiyiz. Ayrıca sözde Stratejik ortağımız. Terör ve terörist tanımında bile farklı görüşleri savunur haldeyiz. Suriye’de yaptıklarını izliyoruz. Askerlerimizi şehit eden cephaneyi, silahı oradaki teröristlere kim veriyor, Mehmetçiği şehit edenleri kim eğitiyor? Böyle ortaklık, müttefiklik olur mu? Biz ne yapıyoruz; ülkemizdeki ABD askerlerini neden sınır dışı edemiyoruz? Ülkemizdeki üslerini neden kapatmıyoruz? NATO üslerinden faydalanmalarına neden izin veriyoruz? Öte yandan ABD nin Yunanistan da halen Nato üsleri haricide 5 adet askeri üssü varken,4 adet daha üs kurmak için başvuru yapmış durumdadır. Bu üs ler neden ve kime karşı kuruluyor. NATO toplantılarında yetkililerimiz dile getirdiğinde Ruslara karşı diye cevap verildiğini Cumhurbaşkanı kendi açıkladı. Cevabın doğru olmadığını hepimiz biliyoruz. Uzatmayalım; ABD ve AB’nin Yunanistan la ortak tek bir amaçları vardır. KKTC izole ederek Ege’yi bir Yunan gölü haline getirmek. Bu projeyi daha LOZAN ı imzaladıkları tarihte planlanmaya başladıklarını o günlerde yaptıkları konuşmalarda görmedik mi? Plan dahilinde sürekli çalışıyorlar, geliştiriyorlar. Lozan da mülkiyetinin hangi devlete ait olduğu belirlenmemiş kayalık ve adacıklara bu plan doğrultusunda çökmeye çalışıyorlar, çok acı ama başarıyorlar da. Biz ne yapıyoruz? Muhalefetteyken bu konuyu dillerinden düşürmeyen milliyetçiler İttifak’a ortak olunca dut yemiş bülbül oldular. Yunanistan, AB’yi arkasına aldı Ege de karasularını 12 mile çıkartmak için sürekli zemin yokluyor. Türkiye nin bir zayıf anını veya kendilerine göre uygun bir zamanı kolluyorlar, bunu bulduklarına inandıkları bir zamanda Ege de karasularını 12 mile çıkaracaklar, TBMM de almış olduğumuz karara göre savaş nedeni sayacağımızı bildikleri için de Yunanistan’daki ABD ve NATO üslerindeki birlikler ile müdahale ederek sözde iki NATO üyesinin savaşını engelleyecek ve oldu bitti ile "de facto" bir durum yaratarak, Yunanistan’ın Egedeki hedefine ulaşmasını sağlayacaklardır. Bizim şu anda en büyük zaafımız iç cephede birliğin olmamasıdır. ABD ve AB yi yanına alan Yunanistan’ın hedeflerine ulaşmasını engellemek için siyasilerin bir an önce iç cephede Milletin birliğini sağlaması gerekir. Tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi tehlike çok ama çok büyük ve çok yakın. Öyle "denize nasıl döktüğümüzü unutmayın ders almadıysanız tekrar yaparız" demekle olmaz. Çünkü Yunanı denize döken kadro zaten yok, (bekleyenlere söylemek zorundayım; bir daha geleceği de yok) üstelik o kadroya inanarak gözünü kırpmadan ölüme koşan, iç cephede birliği sağlanmış, tek yürek, tek bilek olmuş Millet te yok artık. Allah korusun en küçük bir olumsuzlukta o bakıp beslediğimiz, sayılarının 10 milyonlara ulaştığı ifade edilen; Suriyelilerin, Afganların, aklınıza gelen tüm sığınmacıların arkamızdan vurmayacaklarını kim söyleyebilir. Nasıl bir potansiyel tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu önceden görmek ve geç kalmadan tedbir almak zorundayız. Bütün dünyayı kan gölüne çeviren o kan emici emperyalistlerin 1915 te 1. dünya savaşı sırasına soykırım olarak niteledikleri Ermeni tehciri neden yaşanmıştı, çok çabuk unutuyoruz, âmâ unutmamız lazım. Aklımızı başımıza alalım; LOZAN da İngiltere, Fransa ve İtalya’nın oluşturduğu “Müttefik Cephe” ve Balkan ülkelerinin oluşturduğu “Balkan Bloğu” ile “Birleşik Avrupa Cephesi” kurulduğunu unutmayalım. Bu ittifakların günümüzde de genişleyerek güncellendiğini görmek zorundayız. Lord Curzon, “Bu birleşmeye meydan okuyacak ve buna karşı savaşa girecek olanların kendileri için en ufak bir başarı umudu yoktur” tehdidini hiç ama hiç unutmayalım. Bu tehdit dilinin bugünkü sözcüleri kimler? Ülkemizdeki askeri darbelerin arkasında kimler var?  Uyanma zamanı gelip geçmedi mi? Siyasiler kısır çekişmeleri bıraksın artık, bir an önce iç cephede Milletin birlik ve beraberliği sağlasın. Ekonomik krizler falan aşılır, fakirleşir, yokluk çekeriz ama vatansız ve esaret altında yaşayamayız. Ege de çok taviz verdik artık bunlara dur demeliyiz. Öncelikle Ege’de çökülen 18 adacığı Lozan imzalandığı günkü haline getirmek lazım. Buradan başlayarak taviz vermeden her konuda gereken tavrı en sert şekilde koymakta geç bile kalmadık mı? Ama her şeyden önce iç cephede birlik ve beraberliği bir an önce sağlamamız gerekir. TBMM çatısı altında da hükümetlere göre değişmeyen milli bir dış politika geliştirerek uygulamalıyız. AB üyeliği bana göre çoktan bitmiştir. Bu konu ile ilgili olarak hiçbir devlete veya kuruluşa bundan sonra taviz vermeyelim. Bu güne kadar NATO’nun genişlemesi konusunda uyguladığımız yanlış politikadan vazgeçerek ülkemizin ve milletimizin önceliklerini dikkate alan politikalar geliştirip uygulayalım. Bu çerçevede İsveç in nato üyeliğine HAYIR !, diyelim.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum