GENÇLERE KIYMAYIN EFENDİLER!
10 Nisan 2025, Perşembe 14:26Saraçhane mitingleri sonrası gözaltına alınan üç yüz civarında öğrenci genç tutuklanarak Metris ve Marmara cezaevlerine kondu. Cezaevleri önünden yapılan canlı tv yayınlarda kendilerini ziyaret eden milletvekilleri, aileleri ve avukatların yaptığı açıklamalardan durumları hakkında kamuoyu da bilgi sahibi olmaktadır. Açıklamalarda inanılması zor ama, kesinlikle olmaz diyemeyeceğimiz bazı ifadelerle karşılaşıyoruz. Özellikle milletvekillerinin bazı anlattıkları inanılır gibi değil. İnsan elinde olmadan hemen 12 Eylülü; hani CIA’nin Türkiye Şefi olan Paul Henze’nin dönemin ABD başkanı Jimmy Carter’ a “bizim çocuklar başardı” diye haber verdiği askeri darbeyi hatırlıyor. O dönemde yapılanlar, halkımıza yaşatılanlar gözünüzün önüne geliyor, tekrar üzülüyorsunuz. Hafızalara kazınan işkenceler unutulmayacak ama utanılacak olaylardı çünkü. Ülkemizde öyle bir dönem yaşandığı ve yapanlardan hesap sorulamadığı için büyük bir çoğunluk hala öfke içindedir. Onun için umarım ve dilerim vekilin anlattıklarının tümü; yanlış anlama, yorum ve duyumdan ibarettir.
Önemli bir başka konu da: Üniversitelerde vize sınavları dönemi başladığı için tutuklu öğrenciler büyük ihtimal ile sınavları kaçıracaktır. Cezaevleri önlerinde çocuklarına ders notlarını ulaştırmaya çalışan velilerin çaresizliğini görüyor musunuz? Sınava giremeyen bazı öğrencilerin dönem kaybı söz konusu olabilir. Üniversite öğrencisi yakını olanlar bilirler, bugünkü ekonomik şartlarda dönem kaybetmek öğrenci ve ailesini telafisi çok zor bir durumla karşı karşıya bırakır. Konunun üniversite yönetimleri tarafından ele alınarak öğrenciler daha fazla mağdur edilmeden çözümlenmesi gerekir. Öyle züccaciye dükkanına girmiş fil gibi kırıp dökerek, okuldan uzaklaştırıp atarak, sözde sert disiplin kararları uygulamanın çözüm olmadığını acı tecrübeler yaşayarak gördük, aynı suda ikinci kez yıkanılmaz diye bir söz vardır; ne olur yapmayın “GENÇLERE KIYMAYIN EFENDİLER!”
Bakın bugün ülke olarak yaşadığımız bütün sıkıntıların en büyük sebebi; 12 Eylül ün ülkemizin geleceği olan o tertemiz gençlerin üzerinden silindir gibi geçerek liyakatli, namuslu dürüst bir nesli yok etmiş olmasında yatar. Aynı işlem yapılarak farklı sonuç beklenemez. Geçmiş hatalardan ders almalıyız. Sorunlar büyümeden diyalogla çözülmelidir. İyi yetişmiş insan kaynağını kaybedecek kadar zengin olmadığımız için, bu gençleri kaybetmeden kazanmanın yolu ve yöntemini bulmalıyız.
Öğrencilerin dersleri boykot etmesi yönünde yapılan çağrılara karşı YÖK ün tüm üniversitelere gönderdiği yazının bir bölümü dikkatimi çekti, paylaşıyorum: “ derslerin, sınavların ve diğer hizmetlerin engellenmesi, boykot ve işgal eylemlerinde bulunulması 5237 sayılı TCK da suç teşkil eden; 2547 sayılı YÖK Kanunu bakımından disiplin cezasını gerektiren eylemlerdir. Anayasal hak olan eğitim ve öğretim faaliyetlerini engelleyen veya boykot eden öğrenciler hakkında gerekli adli ve idari işlemlerin ivedi tesis edilmesi ” diye devam ediyor. Oldu mu şimdi sayın YÖK üyeleri. Olmadı, hiç ama hiç olmadı. Adli ve idari işlem uygulamaktaki amaç nedir? Öğrencileri okuldan mı atacaksınız? Hapis cezası almalarını mı istiyorsunuz. Bunlar olursa öğrencilerin gelecek hayalleri yok olmayacak mı? Ülke olarak ağır bedel ödenen bunca acı deneyimden sonra gelecek beklentisi yok olanların, korkacak bir şeyleri kalmadığı için artık hiçbir şeyden korkmayacağını öğrenmiş olmamız gerekmez mi? Saygıdeğer YÖK Prof. larının bulduğu tek çözüm bu mudur yani?
Saygı değer hocalarım; Ne güzel yazmışsınız ”anayasal bir hak diye”. Biraz ayıp olacak ama sormak zorundayım: İzin almadan toplantı ve yürüyüş yapmak anayasal bir hak değil midir? İzin olursa yine ben cevap vereyim: Anayasa' nın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlıklı 34. maddesine göre “Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Yani; Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için yetkili makamlardan izin almak gerekmiyor. Saygıdeğer Prof. Hocalarım; söyler misiniz yüz binlerce katılımcı arasından gözaltına alınarak tutuklanan üç yüz civarında ki öğrencinin hangisinde silah vardı? Kime, nasıl saldırdılar, tek bir iş yerine veya araca zarar verdiler mi? Saygı duyduğum, beni meslek sahibi yapan ve üzerimde hakları olan, birini unuturum korkusuyla isimlerini tek tek saymadığım, o büyük insanlar, hocalarıma duyduğum saygı gereği konuyu fazla uzatmıyorum.
Aynı yaşta, çoğunuzdan da yaşlı olduğumu düşündüğüm saygıdeğer hocalarım: Vatanıma iki yüksek mühendis hediye etmiş, kendisi de mühendis bir baba olarak sesleniyorum: Öğrencilerin nasıl yetiştirildiğini en iyi siz biliyorsunuz, her birinin üzerinde büyük emeğiniz olduğunu da ben biliyorum. Ülkemizin onlara ne kadar çok ihtiyacı olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir genç insanı yok etmek, kaybetmek çok kolaydır. Önemli olan onu bulup eğiterek iyi yetiştirmek, koruyup kollayarak vatana ve millete faydalı olmasının yolunu açmaktır. Vatan ve Millet sizden sadece bunu bekliyor.
Gençlerin ülkemizin yaşadığı başta ekonomi olmak üzere kronik sorunların yanı sıra çok ciddi ve acilen çözüm bekleyen sorunları da vardır. Örnek; okuyan gençlerin barınma, ulaşım ve beslenme sorunu böyledir. Öğrenci kredileri ve bursları ekonomik kriz nedeniyle çok yetersiz kalmıştır. Zor şartlarda okulunu bitiren gençler okul bitince önce iş bulma, sonra KPSS ve mülakat aldatmasıyla uğraşmak zorundadır. Siyasilerin seçim dönemi verdiği sözler daha sonra tümden unutulmuştur. Kentlerimizde depreme pek dayanıklı olmayan konutlarda yaşamak zorunda olan gençlerimizi şimdi birde yarın bir şey olur da diplomam iptal edilirse korkusu sarmıştır. Bu şartlarda altıda imkan bulan gençler istemeyerek te olsa yurt dışında şansını denemek zorunda kalmaktadır.
Saygıdeğer Prof. Hocalarım bu şartların getirdiği ağır baskı altındaki öğrenciler Anayasal bir hakkı kullanmak isterken yüz binlerce katılımcı arasından üç yüzü nasıl olduğunu bilemediğimiz şekilde tespit edilerek gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Bu gençler sizin evlatlarınızdır, bu kadar kolay yok olmasına kıyamazsınız, izin veremezsiniz. Üstelik Ülke olarak ta bu gençlere ihtiyacımız olduğunu en iyi siz biliyorsunuz. Onları gelişmiş sanayi ülkeleri olan kan emici emperyalist devletlere bu kadar kolay kaptırmamalıyız. Onları mutlaka kazanmalıyız. Kazanacağız.. Ben buna inanıyorum, siz de inanın...
Bugünkü yazıyı Hz.Ali’ nin güzel bir sözüyle bitirelim.
Kalp gafil olunca, gözün görmesinde ve kulağın işitmesinde bir fayda yoktur.
NOT: Okur SORUYOR: Neden göz altına alınarak tutuklanan öğrenciler arasında milletvekili ya da belediye başkanı çocukları görmüyoruz? CEVAP: Vekillerin dokunulmazlıkları var o biliniyor, haksızlık olmasın içlerinde kaytaranlar olsa da dokunulmazlık zırhı ile mücadele eden vekiller de görüyoruz. Acaba çocukları da aynı dokunulmazlıktan faydalanıyor mu? Bilemiyorum. Nede olsa üstlerinde taşıdıkları vekil ya da başkan kartvizitlerinde ” hamili kart yakınımdır” yazıyor ya, faydasını görüyor olabilirler. Bunun dışında akla gelen tek olasılık; yoksa, vekil ya da belediye başkan çocukları, eşleri ve kardeşleri bu eylemlerden muaf mı tutuyor?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum