KİM, NEYİ, NASIL SEÇİYOR?
11 Haziran 2025, Çarşamba 18:30Yeniden TBMM Başkanı seçilen Numan KURTLULMUŞ Saadet Partisi Genel başkanı olduğu dönem parti kongresinde yaptığı konuşmada AKP'ye ağır sözlerle yüklenmişti. Kullandığı "Harun gibi gelip Karun gibi gitmeye asla müsaade etmeyiz" sözleri, adıyla özdeşleşti. N. Kurtulmuş daha sonraki açıklamalarında AKP ye yönelik "9 yıl sonra Sayın Başbakan diyor ki “Kürt sorunu yoktur.” Dokuz yılda hangi adımlar atılmış da Türkiye’de Kürt sorunu kalmamış? Bunu açıklamaları lazım" da dedi. Başbakan yardımcısı olduktan sonra ise sözlerin AKP ve ERDOĞAN 'a yönelik olmadığı söylemişti.
Meclis başkanının geçmişte söylediklerini siyaset sahnesinde dün dündür, bu gün bugün anlayışının devam ettiğini hatırlatmak için özellikle gündeme taşımak istedim. Düne kadar birbirlerine ağza alınmayacak sözlerle hakaret edenler bugün seçmene karşı algı yaratarak birbirlerini vatan kurtarıcısı olarak gösterebiliyor. Düne kadar bebek katili, terörist başı olarak tanımladıkları kişileri bugün övgülerle kurucu önder olarak kucaklayabiliyorlar. Ama burada asıl suçlanması gereken, bu kadar net makas değiştirmelere bu kadar kolay kanabilen seçmen yurttaşlarımızdır. Okumadıkları, izlemedikleri için adam ya da kadın bu beyazdır deyince de alkışlıyorlar, ertesi gün bu siyah deyince de alkışlıyorlar. Daha da kötüsü bütün bu yalpalamaları yapanlara seçimlerde sonunu düşünmeden oy da veriyorlar.
TBMM Başkanı N.KURTULMUŞ, Mayıs ayında Şırnak Üniversitesi Konferans Salonu'nda düzenlenen Şırnak Sivil Toplum Buluşması programında yaptığı konuşmada; "Bölgede bölünmenin, parçalanmanın nelere mal olduğunu, özellikle son 10 yılda çok açık bir şekilde gördük. Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ı işgali ile başlayan süreçte Irak'ın nasıl bölündüğünü gördük. Suriye'nin nasıl bölündüğünü, Lübnan'ın nasıl yönetilemez hale geldiğini, parçalandığını, Yemen, Sudan, Somali nasıl bölündü, gördük. Üzerimizde de ne oyunlar oynandığını yıllardır biliyoruz. Önümüzde iki yol vardı. Ya sarı öküz gibi sıranın bize gelmesini bekleyecek, başkalarının çıkardığı fitnelerden dolayı bu ülkenin sokak sokak, şehir şehir bölünmesini bekleyecektik ya da bu ülkenin Türkleri ve Kürtleri kendi irademize sahip çıkarak bir ve beraber olacak ve hep birlikte güçlü bir Türkiye olarak yolumuza devam edecektik. Bir ve beraber olmayı seçiyoruz” dedi.
Meclis başkanının tespitlerine çok küçük bir kısmı dışında katılmıyorum. Meclis başkanı konuşmasında “Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ı işgali ile başlayan süreçte Irak'ın nasıl bölündüğünü, bırakın Türklerin, Kürtlerin ve Arapların birbirlerine düşman olmalarını, aynı ırktan olanların bile mezhebi kökenlerine göre birbirlerine düşman hale getirildiği süreci yaşadık.” Demiş.
Katıldığım tespitlerin çok küçük kısmı işte burasıdır. Keşke daha açık konuşabilseydi. Ben bu kısmı ABD gibi dostunuz varsa düşman aramaya gerek yoktur olarak anlıyorum. Okurlar hatırlayacaktır; Suriye nin kuzeyinde ABD nin İşid le mücadele bahanesiyle gizlemeye bile gerek duymadığı silahlı bir ordu oluşturduğunu, donattığını, eğittiğini, Ülkemize karşı düşmanca olan bu hareketin kabul edilemez olduğunu yazdım. Sözde NATO da ortağımız bir devletin ülkemize karşı düşmanca olan bu hareketini NATO önleyemiyorsa, artık bu ortaklıktan ayrılmamız gerektiğini de belirttim. Zaman ve Meclis başkanının tespiti görüşümde haklı olduğumu göstermiş oldu, ancak daha önemlisi NATO ortağına düşmanlık yaparak sırtımızdan vuran ABD için Devlet aklı ne düşünüyor? Nasıl bir karşılık verilecek daha doğrusu karşılık verilecek mi? işte onu bilmiyoruz.
Meclis başkanının “ya da ülkenin Türkleri ve Kürtleri kendi irademize sahip çıkarak bir ve beraber olacak ve hep birlikte güçlü bir Türkiye olarak yolumuza devam edecektik. Bir ve beraber olmayı seçiyoruz.” tespiti bir dayatmayla bir ve beraber olmayı seçeceğiz diyor ki katılmak mümkün değildir. Çünkü: Meclis başkanının vekil olduğu 14 Mayıs 2023 seçimleri propaganda döneminin hiçbir yerinde AKP, Türkler ve Kürtler kendi irademize sahip çıkarak bir ve beraber olacak ve hep birlikte güçlü bir Türkiye olarak yolumuza devam edeceğiz cümlesini kullanmamış, vaatte bulunmamış, seçim beyannamesinde yer vermemiştir. Tam tersi, ana muhalefet partisine Kandildeki teröristlerle birlikte gösteren sahte propaganda videolarıyla iftira atılmış, bu sayede seçmenlere korku salarak seçim kazanılmış, meclis başkanı o sayede vekil olmuştur. Aslında bu sahte iftira videolarıyla milyonlarca seçmenin kul hakkı da yenmiş olmuyor mu? İmkan olsa da Meclis Başkanının görüşünü duyabilsek!
Şimdi aynı meclis başkanı “bir ve beraber olmayı seçiyoruz “diyor. Meclis başkanının bir ve beraber olmayı seçebilmesi için, sahte kandil videolarıyla seçmeni korkutarak kandıracağı yerde süreç sonunda nasıl bir projeyle beraber olmayı seçeceğimizi, ne yapmayı düşündüklerini seçmene anlatarak seçim kazanmış olması gerekirdi. Aksi halde yani bugün olduğu gibi seçmene vaat edilmeyen, seçmen desteği ve onayı alınmayan bir düzenlemeyi siyasi ortaklarla çoğunluk sağlayarak seçiyoruz demek ne kadar dorudur? KİM, NEYİ, NASIL SEÇECEK. Seçmene tercihi sorulmayacak mı? Bu olursa, tek bir şartla olabilir; meclis kararı referanduma götürülerek, seçmen onayının alınmalıdır.
Asıl hayret ettiğim, ana muhalefet partisinin bu konuda sergilediği sessizliktir. Tek söyledikleri şehit aileleri sürece dahil edilsin ve mecliste komisyon kurulsun gibi sürekli tekrarlanan ucu açık, amacı ve sınırı tam olarak belli olmayan sözler. Başlangıç için doğru bir adımdı, ancak yapılacaklar konusunda daha açık, halkı tatmin ve ikna edecek yeni bir politika açıklamak gerekiyor. Tahminim, yürütülen süreçte anlaşma olmadan tarafların masadan kalkması halinde kent uzlaşısı diye adlandırılan seçim işbirliğinin devam edebilmesi için düşünülen politikayı bu aşamada açıklamak istemiyor, sessiz kalmayı tercih ediyorlar.
Sessizliğin nedeni buysa; bana göre bu tutumda doğru değildir. Şeffaf ve tutarlı olmak gerekir. Bu kadar önemli bir konuda oy kaygısıyla politika belirlemek, öncelikle vatana, millete sonra parti üye ve delegeleriyle seçmene karşı büyük haksızlık olur. Ülkenin ihtiyacı; sadece seçim kazanmak için değil, halkın geleceğini korumak, kurtarmak için doğru politikalar belirleyip savunmak ve yeri geldiğinde kimseden çekinmeden masaya yumruğu vurarak uygulayabilmektir. Tıpkı: ABD nin karşı olduğu Kıbrıs Barış harekatını yaparak soydaşlarımızı esaretten kurtarmak ve yine ABD nin dayattığı Haşhaş ekme yasağına “Ülkemizde çiftçimizin ne ekip ekmeyeceğine ancak kendi hükümetimiz karar verir” diyerek alınan kararı dayatma yapanların suratına çarparak kestirip atmak gibi.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum