TEMİZ ELLER (3)
21 Ağustos 2025, Perşembe 14:32Belediye yolsuzluklarıyla ilgili bir örnek daha vererek yazı dizisini okurları sıkmadan bitirmeye çalışalım. Örneğimiz vakıfların, derneklerin, spor kulüplerinin yolsuzluklarda nasıl kullanıldığını gösterdiği için yalanlarla kandırılan halkı uyandırmaya yönelik iyi bir örnek olacağını düşünüyorum.
Doksanlı yılların sonlarında çok sayıda belediyede vakıf, dernek ve spor kulübü furyası başladı. Yolsuzluklarda nasıl kullanıldıklarına örnek olarak belediye başkanının kurduğu, belediyede yolsuzluğun tam merkezinde yer alan bir vakıf yolsuzluğunu anlatacağım. Vakfın Kuruluş amacı; belediyenin bulunduğu kentte çevrenin korunması gibi hemen herkesin kolayca sempati ve desteğini alabilecek şekilde tanımlanmış. Doğal olarak vakfın gelir kaynağının kentte yaşayanların gönüllü bağışlarından oluşacağı beklenirdi.Oysa bu vakıf, genelde belediye ile sorunu olan yurttaşlar ile belediyeye iş yapan müteahhit ve mimarlardan, bağış adı altında ancak aslında rüşvet ve irtikap suçu işlenerek toplanan paralarla finanse edilmiştir. Şikayet üzerine denetime gelen mülkiye başmüfettişin raporuna göre:” Belediye başkanının kurduğu vakfa ait bağış makbuzlarının Belediye daire amirlerine verildiği, Belediyeden alınması zorunlu olan yapı ruhsatları, Resmi tatil günü çalışma ruhsatı ile encümen kararı gereken ifraz işlemleri ve diğer belediye hizmetleri için müracaat eden kişi, kuruluş ve ticari müesseselerden makbuz mukabili vakfa zorla bağış alındığı tespit edilmiş. Bağış olarak toplanan o paralardan bazı belediye hizmetleri için çok cüzi harcamalar yapıldığı geri kalan parayla vakfa mal alındığı görülmüş. Buradan şu sonuç çıkmaktadır: Resmi iş için belediyeye müracaat eden kişi ve kuruluşlardan vakfa bağış yapılması konusunda zorlama olduğu ve bağış yapmak zorunda bırakıldığı tanık ifadelerinden de anlaşılmıştır. Bu şekilde para almanın TCK ya göre irtikap suçu kapsamına girdiği ve irtikap suçu işlendiği ortaya çıkmıştır. İrtikap suçunun memur ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kanun kapsamına giren bir suç olmadığından, rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele kanununa giren bir suç olması nedeniyle bakanlık iznine gerek olmadan Cumhuriyet Başsavcılığınca doğrudan soruşturma yapılması kanaat ve sonucuna varılmıştır.
Rapor üzerine savcılık kamu davası açmış, ağır ceza mahkemesi, karar, yargıtay, temyiz derken dava on yıl sonra zaman aşımından kaldırılmıştır. İşte özet olarak anlattığım yargı safhası tam da zurnanın zırt dediği yerdir. Oysa suç kesin olarak tespit edilmiştir. Yargılama sırasında savcı değişikliği olmuş, yeni savcı suçun değişen vasfının gözetilerek ceza ertelenme talebi üzerine mahkeme heyeti erteleme kararı vermiştir. Temyiz başvurusunda Yargıtay kararı yanlış bularak bozmuş, dosya yeniden yargılama yapılması için ilgili mahkemeye gönderilmiştir. Ancak dosya zaman aşımı gerekçesiyle kapatılmıştır. Zaman aşımı da nedir yahu? Bu dosya zaman aşımından kaldırılıyorsa halkta cezasızlık algısı pekişmez mi? O zaman yapılan yapanın yanına kar kalmış olmaz mı? Şahitleriyle, müfettiş raporuyla ispatlanan yolsuzluğun üstü örtülür mü? Yargıtay’ın dosyayı kapatma kararını bozarak yeniden yargılama yapılsın dediği bir dava nasıl zaman aşımına uğrar? Bunun bir sorumlusu olmaz mı? Zaman aşımı olursa kabul etmek zorundayız: ülkemizde yazık ki ne yolsuzluklar biter, ne de haramiler. Bu aynı zamanda yolsuzluklarla mücadelenin, ancak bütün devlet kurumları ve halkın katılımı ile koordineli bir çalışma sonucu kazanılabileceğini göstergesidir.
Yolsuzluklar sadece ülkemize görülen ahlaksız bir davranış değildir. Dünyanın hemen her ülkesinde değişik yöntemlerle, değişik boyutlarda yolsuzluk yapılır ve tüm toplumlarda ahlaksızlık olarak değerlendirilir. Burada önemli olan; ülkede yolsuzluk yapanlarla sürekli olarak mücadele edilmesidir. Yolsuzluğun cezasız kalmaması gerekir. Dünyada yolsuzluklara karşı mücadele vererek kurtulmuş ya da azaltmış ülkeler vardır. Ülkemizin uzun yıllardan bu yana yolsuzlukla mücadele ettiğini biliyoruz, ancak gelinen noktada görünen o ki; yolsuzluklardan kurtulmak için gidecek daha çok yolumuz var gibi gözüküyor. Çünkü yolsuzluk yapanlar bir türlü cezasız kalmayı başarıyor işte. Halk; devletten öncelikle yolsuzluk yapan haramilerin cezalandırılmalarını istemeli, bu konuda cezasızlığı kabul etmemelidir. Mücadele için verilen sözlerini tutmayan siyasetçilerin yalanlarına inanmak ta doğru değildir. Halk yolsuzluklarla mücadeleyi sahiplenmelidir. Mevcut yasal düzenlemeler mücadelede yetersiz kalıyorsa eksiklikler giderilmeli, yolsuzluk cezaları mutlaka arttırılmalı, ceza alanlar aftan yararlanmamalıdır. Yolsuzluk davalarında zaman aşımı diye bir uygulama asla olmamalıdır. Bavul veya çuval dolusu kaçak altınla yakalanan her kim olursa olsun yargılanmaktan kurtulamamalı, yargılanmalı ve hak ettiği cezayı mutlaka almalıdır.
Bugünkü yazıyı Nazım HİKMET in “Ellerinize ve Yalana dair” şiirinden yaptığım alıntı ile bitiriyorum.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Antenler yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa rotatifler,
Kitaplar yalan söylüyorsa, duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
Dua yalan söylüyorsa, ninni yalan söylüyorsa, rüya yalan söylüyorsa,
Meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
Yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ay ışığı,
Ses yalan söylüyorsa, söz yalan söylüyorsa,
Ellerinizden başka her şey,
herkes yalan söylüyorsa,
Elleriniz balçık gibi itaatli,
Elleriniz karanlık gibi kör,
Elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
NOT: TEMİZ ELLER (4) 27 AĞUSTOS 2025 TARİHİNDE YAYIMLANACAKTIR.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum