Reklamı Geç
çetintaş ticaret
Tekirdağ
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    31.98
  • EURO
    34.67
  • ALTIN
    2225.8
  • BIST
    9111.5
  • BTC
    65855.908$

100.YILINDA LOZAN (4)

18 Ağustos 2023, Cuma 10:55

Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı Devleti ile neredeyse hiç savaşmamış olan Yunanistan, farklı bağlamlarla da olsa hem Sevr’de hem de Lozan’da imzacı devletlerden biri olmuştur. Bu süreçte daha ilginç olan konu, hem Sevr’de hem de Lozan’da imzası bulunan tek devlet adamının Venizelos olmasıdır. Bu yüzden bu iki antlaşmanın önemli muhataplarından birinin Yunanistan ve Venizelos olması, konuya bu pencereden de bakılmasını gerekli kılmaktadır. Megali İdea’nın en önemli savunucularından biri olan Eleftherios Venizelos, Sevr Antlaşması’nı Yunanistan Başbakanı olarak imzalarken, Lozan Barış Konferansı’na herhangi bir yetkili makamda bulunmamasına karşın Yunan heyetinin başkanı olarak katılmıştır. Bu nedenle Sevr ile Lozan arasında yapılacak bir karşılaştırmada, Venizelos’un her iki antlaşmanın imzalanmasından sonraki duygu ve düşünceleri oldukça önemlidir. Sevr’in imzalanmasından yaklaşık üç yıl sonra Lozan’da ülkesinin çıkarlarını korumak üzere masaya oturan Venizelos, Lozan’ın altına imzasını attıktan sonra yaptığı açıklamada derin bir üzüntü yaşadığını ancak imzasını ülkesine hizmet bilinciyle atmış olduğunu belirtmiştir.

***

Şeklen bakıldığında Sevr ve Lozan Antlaşmaları’nı Türkler açısından farklı hükümetlerin ve farklı temsilcilerin imzaladıkları görülür. Sevr Antlaşması’nın imza sürecinde İstanbul Hükümeti Sadrazamı Damat Ferit Paşa’nın önderliğindeki bir ekip etkili olurken, bu ekibin gerisinde Padişah Vahidettin yer almıştır. Buna karşılık Lozan Antlaşması’nın imzalanmasına giden süreci, başında Rauf Bey’in TBMM Hükümeti’ne bağlı ve İsmet Paşa’nın birinci delege olduğu bir heyet yürütürken, Heyetin arkasındaki en önemli güç Mustafa Kemal Paşa olmuştur.

***

Sevr’i yönetim merkezi (İstanbul) işgal altında bulunan bir hükümet imzalarken, Lozan Antlaşması’na, her türlü dış baskıdan uzak bir şehir olan Ankara’yı merkez edinen bir başka hükümet imza koymuştur. Kısacası hem temel güç hem hükümet hem de heyet bağlamında konferanslar bizim açımızdan farklı seyretmiştir. Bu farklılık isimlerle sınırlı kalmamış, ilkelere de yansımıştır. İstanbul Hükümeti, Batılıların kendisine dayattıkları metne bağlı kalırken, TBMM Hükümeti’nin hareket noktasını Misak-ı Milli oluşturmuştur.

***

Sevr ve Lozan Antlaşmaları’na benzerlikler açısından bakacak olursak, her iki antlaşmadaki en belirgin, hatta tek diyebileceğimiz benzerliğin Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı ilgilendiren hükümler içermeleri olduğudur. Örnek olarak her iki antlaşmada da Kıbrıs, Mısır, Libya ve Sudan’a dair hükümler vardır ve bu hükümler arasında ciddi benzerlikler bulunmaktadır.Sevr Antlaşması’nın dokuzuncu kısmı “Mısır, Sudan ve Kıbrıs” başlığını taşımaktadır. 101-112. maddeler Mısır ile 112-114. maddeler Sudan ve 115-117. maddeler ise Kıbrıs ile ilgilidir. Diğer yandan onuncu kısım Fas ve Tunus’a ayrılmış ve 118-119. maddede Fas, 120. maddede ise Tunus ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Sevr Antlaşması’nın on birinci kısmı “Bingazi ve Adalar Denizindeki Cezayir” başlığıyla düzenlenmiştir. Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika ile ilgili hükümlerin ortak noktası, Osmanlı Devleti’nin tüm bu topraklardaki haklarından vazgeçmesi üzerinde toplanmıştır.

***

Lozan Antlaşması’nda da aynı topraklarlarla ilgili olarak Sevr’deki kadar kapsamlı olmamakla birlikte, bazı düzenlemeler yapılmıştır. Antlaşmanın 17-21. maddeleri Mısır, Sudan, Kıbrıs ve Libya ile ilgili olup, Türkiye’nin bu topraklardaki haklarından 5 Kasım 1914 tarihi itibariyle vazgeçtiğine ilişkindir. Söz konusu maddelerle çoğunluğu İngiltere’ye bir kısmı da Fransa ve İtalya’ya ait olan çıkarlar korunmuş oluyordu. Ancak yeni Türk Devleti Kuzey Afrika’daki topraklarla ilgili “de facto” durumu kabullenmişti. Bu kabul, malumu ilan anlamı taşımasına karşın, Lozan görüşmelerinde temel izlence olan Misak-ı Milli’den vazgeçilmesi anlamı taşımıyordu. Çünkü söz konusu topraklar 28 Ocak 1920’de Mebusan Meclisi’nde kabul edilen, daha sonra da TBMM tarafından benimsenen Misak-ı Milli sınırları içinde değildi. Ayrıca Lozan’a giden Türk heyetine verilen talimatnamede de bu topraklarla ilgili bağlayıcı bir hüküm bulunmamaktaydı. Ayrıca Kurtuluş Savaşı da ilk andan itibaren Osmanlı Devleti’nin önceki yıllarda kaybettiği toprakları kurtarmak gibi bir amaca yönelmemiş ve iddialı görünmeyen, ancak gerçekçi bir hedefe ulaşmayı gaye edinmişti.

     YAZININ DEVAMI: SEVR ve LOZAN da sınır düzenlemeleri 24 Ağustos 2023 Perşembe günü yayımlanacaktır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum