Reklamı Geç
çetintaş ticaret
Tekirdağ
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    31.98
  • EURO
    34.67
  • ALTIN
    2225.8
  • BIST
    9111.5
  • BTC
    65855.908$

EY TÜRK MİLLETİ; SENİN İÇİN, SENİN İÇİN!

29 Ağustos 2023, Salı 13:28

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 30 Ağustos 1924'te Dumlupınar da yapılan ilk anma töreninde ve büyük zaferin yıl dönümlerinde düzenlenen toplantılarda büyük taarruz için yaptığı değerlendirmeleri kendi ağzından aktarmaya çalışalım:

Atatürk 26 Ağustos sabah 05:30  topçu ateşi ile başlayan büyük taarruzun ilk bölümünde topçu birliklerinin katkılarını şöyle anlatmıştır: "Arkadaşlar! Topçularımız bu mevzilere gece geldiler ve karanlık içinde mevzi aldılar ve  fecirle beraber bütün dünyanın gözlerinin açıldığı zaman ateşe başladılar. Kemali takdirat ve hürmetle bunu zikretmek isterim ki, topçularımızın o gün göstermiş olduğu maharet ve vukuf, bütün dünya topçuları için misal olacak mahiyetteydi. Hayat-ı askeriyemde bu kadar mükemmel bir topçu ve bu kadar mükemmel idare edilmiş bir topçu ateşi nadiren gördüm.

26 Ağustos sabahı başlayıp beş gün beş gece devam eden Afyon-Karahisar ve Dumlupınar Meydan Muharebesinin sonunda düşmanın asıl kuvvetlerinin hemen tümü imha edilmişti. ATATÜRK, Savaş sırasında askerlerimizin mücadelesini "topçularımızın, piyadelerimizin, süvarilerimizin, makineli tüfeklerimizin, tayyareci/erimizin ve her sınıf askerlerimizin gösterdikleri gayret ve kahramanlık her türlü takdiratın fevkindedir. Ve bahusus askerlerimizin yunan ordusunun kalb ve vicdanına verdiği dehşet haiz-i ehemmiyettir. O havf-ü haşyet ve dehşet buradaki mahvü müzmahil olan kıtaattan başka bütün Yunan ordusuna sirayet etmiş bulunuyordu. Müteakip hareket bunun şahid-i katısi olmuştur. Bu muharebenin neticesi Yunanların ve Rumların kalbini sındırmıştır. Binaenaleyh; bu muharebeye Rum Sındığı Meydan Muharebesi demek çok muvafık olur. Bu suretle Afyon-Karahisar'dan izmir'e kadar dört yüz küsur kilometrelik mesafe, müteaddit meydan muharebeleri de dâhil olduğu halde ordularımız tarafından on beş günde katedilmiş ve milli ordunun bu müstesna kudret ve hareketi bilhassa şayan-, tezkâr bulunmuştur" cümleleriyle değerlendirmiştir.

Atatürk 1928 yılı büyük Taarruz kutlamaları sırasında da değerlendirmelerine devam etmiştir. Buradaki konuşmasında devlet adamlarına millet yönetiminde unutulmaması gereken çok temel bir konuyu işaret ederek "kendilerine bir milletin talihi tevdi olunan adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin hakiki ve kabili istihsal menfaatleri yolunda kullanmakla mükellef olduklarını bir an atırlarından çıkarmamalıdırlar." hatırlatmasını yapmıştır.

Türkiye'nin her yönüyle perişan halinin sebebini Türkiye'yi yönetenlerin Türkiye'den başka her şeyi düşünmelerinden kaynaklandığına dikkat çeken Atatürk, milletin çektiği zararları telafi etmenin ancak" Türkiye'den başka bir şey düşünmemek" ile mümkün olabileceğini, zenginlik ve huzur hedeferine ancak böyle ulaşılabileceğini göstermiştir.Toplum hayatının temelini sağlam attıktan sonra milletin zaferi kalıcı kılacak yeni hedeflere yönelmesi gerektiğine işaret eden Atatürk önemi hiç azalmayacak bir hedefe daha işaret etmiştir ki buda  ekonomik bağımsızlıktır: "Bilirsiniz ki, iktisaden zayıf bir bünye fakrü sefaletten kurtulamaz; kuvvetli bir medeniyete, refah ve saadete kavuşamaz; içtimai' ve siyası felaketlerden yakasını kurtaramaz. Memleketin idaresindeki muvaffakiyet de iktisadiyatındaki müktesebat derecesiyle mütenasip olur. Hiçbir medeni devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından evvel iktisadını düşünmüş olmasın. Memleket ve istiklâl müdafaası için vücudu lâzım olan bütün kuvvetler ve vasıtalar iktisadiyatın inbisat ve inkişafiyle mükemmel olabilir" sözleriyle bu durumu etkili bir şekilde vurgulamıştır.

Atatürk bu esaslar çerçevesinde kendisini anlayan her yaştan gençlere şöyle seslenmiştir:"Gençler Cesaretimizi takviye ve idame eden sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! istikbal sizindir. Cumhuriyeti biz tesis ettik; onu ilâ ve idame edecek sizsiniz."

 Büyük önderin  çok güvendiği gençlik Büyük Taarruzun 101.yılında devlet yöneticilerinin 'nereye giderlerse gitsinler " tavrı yüzünden doktorlarla başlayan  yurt dışına çıkışı bugün mühendisiyle,her meslekten uzmanıyla,ülke dışına sayılarla ifade edemeyeceğim büyüklükte  bir beyin göçü halini almıştır. Yetişmiş gençlerimizin yurtdışına gitmesinden kaynaklı eğitimli,yetişmiş işgücü  kaybının etkileri daha bugünden milletimiz tarafından yoğun bir şekilde hissedilmektedir. Ekonomide yine yönetimin hatalı kararları sonrası yaşanan ve her geçen gün daha derinleşen ekonomik kriz nedeniyle ülkemizde beklentilerine cevap alamayan ve umutsuzluğa kapılan gençlerin sayısı her geçen gün artmakta, dolayısıyla yurt dışına çıkarak geleceğini orada kurmayı düşünenlerin sayısı da artmaktadır.  Devlet yönetiminin bu gidişe çare bulma umudu her geçen gün azalmakta,hatta kalmamaktadır. Millet çaresizlik içinde "bu hale getirenler utansın " diye serzenişte bulunurken aslında aynaya bakarak konuştuğunun farkında bile değildir. Öyle ya  hile karıştırıldığına dair söylemler olsa da yapılan seçimler sonucu vatandaşların oy çokluğu ile tercihi ile yönetim belirlenmektedir. O halde yapılan yanlışların sorumlusu kullandıkları oylarla seçim tercih yapan millet çoğunluğudur. Pişman olmamak için gereken daha dikkatli  tercih yapmak zorunluluğu vardır.

Türkmilletinin bir bütün halinde, memleketini terk etmeden bağımsız yaşaması yolunda can verenlerin emanetine layık olabilecek nesiller yetiştirmek için hem milli mücadeleyi hem de ona yön veren lideri Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ü ve yaptıklarını layıkıyla anlamak, anlatmak zorunda olduğumuzu aklımızdan çıkartmamalıyız.

 

Yazımı istiklal marşımızı TBMM de ilk okuyan ve ilk milli eğitim bakanlarımızdan olan Hamdullah Suphi Tanrıöver in 1928 yılında büyük taarruzu anma toplantısında yaptığı konuşmadan bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum:

"Bu toprakların içinde zerre zerre parıltılarla örtülü, bembeyaz genç dişleri arasından istiklâl şehidleri bir şey sayıklıyorlar: 'Ey Türk milleti, senin için! Diyar diyar, iklim iklim, bütün o boğuşmalar, o mücahedeler ve bu ölüm, ey Türk milleti senin için, senin için., "

Uyan artık ey halkım uyan..Kurtarıcı veya kahraman gelmeyecek,kurtarıcı da,kahraman da sensin. Her şeyi görüyorsun,duyuyorsun..Her şey bedelini sen ödüyorsun, uyanmak için daha ne olamasını bekliyorsun Uyan,Uyan ,Uyan artık Ey Halkım UYAN!...

 

Büyük Zafer Bayramımız Kutlu Olsun...

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum