KENDİNE KIRGIN BİR MÜCADELE
24 Mayıs 2025, Cumartesi 18:18Bazen düşünüyorum…
Bir insan en çok neye kırılır?
Bir yabancının adaletsizliğine mi, yoksa “benimsin” dediği yerin, yani devletinin sessizliğine mi?
Bugün staj ve çıraklık mağdurlarından bahsetmek istiyorum. Onlar bir davanın peşindeler… Ama bu dava mahkeme salonlarında değil, vicdanlarda görülüyor. Bu insanlar sosyal medyada seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Her gün, her gece… Ellerinde telefon, yüreklerinde yılların yükü… Çocuklarının başını okşayacakları vakitte tweet atıyorlar.
Neden mi?
Çünkü onlar bir zamanlar çocuktu…
Sabah ezanıyla kalkıp sanayiye giden, atölyede demir tozunu ciğerine çeken, ustasının “çırak” diye seslendiği o çocuklardı. Onlara “iş” yaptırıldı ama “çalışmış sayılmazsınız” denildi. Gençliğini verdi bu ülkenin üretimine… Ama bugün emekliliklerinde o günler hiç yaşanmamış gibi davranılıyor.
Ve şimdi soruyorum:
Bu insanlar neyin mücadelesini veriyor?
Ve daha acısı:
Kime karşı mücadele ediyorlar?
İşte burada yürek burkan bir çelişki başlıyor.Bir insan devlete karşı nasıl mücadele eder?
Devlet dediğin şey nedir?
Bir bina mı?
Bir yasa mı?
Hayır…
Devlet dediğin, insanın kendisidir. Anası, babası, çocuğudur. Bayrağıdır, toprağıdır, kimliğidir.
O yüzden bu insanlar aslında devlete değil,
kendi içlerinde bir yere kırgın.
Çünkü onlar devletine inanarak büyüdü. Onlara “çalış, üret, bu ülkenin yükünü çek” dendi.
Çektiler…
Ama bugün, “sen hiç çalışmamışsın” deniliyor. İşte insanı en çok bu yaralıyor.
Ve bu sadece onların meselesi değil.Bu ülke topraklarında hakkı olan herkesin ortak kaderi haline geldi artık bu “mücadele etmek zorunda kalmak”.
Kadınlar diyor ki: “Şiddete uğruyoruz”
ama önce sosyal medyada, sonra sokakta mücadele etmek zorundalar.
Hayvanlar için insanlar sokaklarda…
“Koruyun” diyorlar ama önce linç ediliyorlar.
Emekliler, işçiler, öğrenciler…
Herkes hakları için önce haykırmak zorunda kalıyor.
Yani bu ülkede ne yazık ki *hakkını almak için önce mücadele etmen* gerekiyor.Hatta bazen bağırman, yürüyüş yapman, yıllarca beklemen, görmezden gelinmen gerekiyor.
NEDEN?
Çünkü hak, çoğu zaman hak olarak görülmüyor; ancak baskı artınca, göz önüne gelince tanınıyor.Bir baba düşünün…Evladına helal lokma götürmüş ama şimdi evladının gözünün içine bakıp, “benim o yıllarım boş sayılmış” diyor.
Bir anne düşünün…Oğlunu ustanın yanına emanet etmiş, “meslek öğrensin” diye… Şimdi oğluyla birlikte sosyal medyada “Sesimizi duyun!” diye haykırıyor.
Bu insanlar kimseyi tehdit etmiyor.Bu insanlar devlete düşman değil, aksine en çok o devlete sığınmak istiyorlar.Sadece diyorlar ki:
"Bizi gör. Sesimizi duy. Yıllarımızı yok sayma.”
Ve bakın, bu sadece geçmişin bir hesabı değil.Bu adaletsizlik yüzünden bugün gençler meslek liselerinden uzak duruyor.Aileler “Aman evladım meslek lisesine gitmesin, yarın hakları yok sayılır” korkusuyla çocuklarını el becerilerinden, üretimden, sanayiden uzak tutuyor.Oysa bu ülkenin en çok ihtiyacı olan şey:
ARA ELEMAN.
Her gün sanayi bölgelerinde aynı cümle yankılanıyor:“Çalışacak usta yok, yetişmiş eleman yok.
”E tabii ki yok!Sen dün çocuğun emeğini tanımazsan, bugün o çocuğun yerini dolduracak kimseyi bulamazsın.Devletin büyüklüğü, sadece sınırlarla ölçülmez.Devlet, geçmişte alın teri dökenin hakkını verirse büyüktür.Devlet, bir nesli mağdur edip sonra “neden üretmiyoruz?” diye şikâyet etmez.O çarkı döndürenler unutulursa, çark durur.
Ve unutmayalım…
Bir insanın kendi devletine karşı mücadele etmek zorunda kalması,Aslında *kendi kalbine karşı mücadele etmesi* gibidir.
Bu mücadele kazanılsa da, izi hep içeride kalır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Kadir
24-05-2025 20:19Adalet herkes için adalet