Reklamı Geç
çetintaş ticaret
Tekirdağ
30 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    31.98
  • EURO
    34.67
  • ALTIN
    2225.8
  • BIST
    9111.5
  • BTC
    65855.908$

MİLLET ve MİLLETVEKİLLERİ (5)

10 Nisan 2023, Pazartesi 10:17

Bu haliyle Milletvekilliği, getirisi en yüksek yatırım aracı haline gelmiştir.  Adaylık ve sıralama kavgası bundan çıkmaktadır. Başvuru sırasında partinin alacağı dosya parası, bağış falan getireceği ekonomik kazanım yanında devede kulak bile kalmıyor. Adaylık için o kadar yüksek meblağlar istenmesine rağmen oluşan yoğun ilginin sebebi de bu zaten. Başlarken bu yatırımı yapanlar Milletvekili olduğunda karşılığını fazlasıyla alacağını bildiği için düşünmeden parayı basıyor, seçilecek bir sırada yer bulabilmek için ondan sonraki engelleri aşmaya çalışıyor. Engellerin nasıl aşıldığı konusunda ihtimalleri sıralayabilirim ancak uzatmayayım okuyucularında aynı ülkede yaşadıklarına göre az çok tahmin ediyorlardır.  Uygun yolunu bulan aday adayı sıralamaya giriyor, yer bulamayan ya küserek başka sulara yelken açıyor veya sabrederek bir sonraki seçimi bekliyor. Bakıyorum da bu durum kamu vicdanını yaralar mı, yaralamaz mı, siyasi parti yönetimlerini hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Onlara göre önemli olan çarklarının dönmesi galiba, döndürüyorlar da. Ancak onlara kötü bir haberim var; hava döndü hazırlanın büyük bir değişimin dip dalgaları kendini hissettirmeye başladı. Bu düzen böyle gitmeyecek, değişecek. Kuvvetle ihtimal bende görmeyeceğim ama bu çürümüş düzen mutlaka değişecek.

Değişik dönemlerde Milletvekillerinin kendi özlük hakları konusundaki iyileştirmeleri bir gece yarısı operasyonu ile görüşülen kanuna oy birliği ile nasıl ekledikleri hepimizin hafızalarındadır. Haksızlık yapmayayım galiba bu dönemde özlük haklarına pek bir şey yapamadılar. (27.dönem) Pek emin değilim, dikkatimden kaçan bir düzenleme yapılmış ta olabilir. Yine bir sayın vekilin veciz sözüyle ‘hiçbir şey olmasa bile mutlaka bir şeyler olmuştur’ şüphesiyle yaklaşmak lazım. Ancak özlük haklarını o kadar iyi bir duruma getirdiler ki; enflasyon oranlarındaki küçük ayarlamalarla bile milletin yaşadığı sıkıntının zerresini yaşamadılar. Onun için Milletvekili koltuğuna oturan bir daha kalkmak istemiyor. Zaten ikinci dönem seçilenlerin büyük bir çoğunluğu hem emekli vekillik hem de aktif vekillik maaşı alıyor. Ballı börek mi dersiniz, çift dikiş mi dersiniz bilemem artık, tercih sizin. Ben bu imtiyazlı Milletvekillerine 5 yıldızlı Milletvekilleri diyorum.

Bu maaşlarla sayın vekillerin enflasyonu, hayat pahalılığını hissetmemeleri çok normaldir. Ancak şunu iyi bilsinler ki; vatandaş iliklerine kadar hissediyor. Sayın vekiller bu koşullarda yaşamaya çalışan emeklileri hiç düşünmeden açlık sınırı altında kalan bir asgari emekli maaşı tespit etmiştir. Yaşanan gerçek enflasyonu en az %100 makyajlayarak gizleyen TÜİK rakamlarına göre emekli ve memur maaş artışları yapanlar, kul hakkının ne olduğunu unuttularsa hatırlamaya çalışsınlar, yok eğer bilmiyorlarsa öğrensinler. Televizyonlarda açız diye isyan eden emeklilerin sesine kulak vermemek vicdansızlıktır. Yazıktır! Ayıptır! Günahtır!

Mutlaka biliyorsunuzdur ama bilmeyen gençler için bir hatırlatma yapayım; Bazı siyasi partiler Milletvekili olma süresini iki dönem ile sınırlamıştı. Ancak, dönem sınırlaması nedeniyle Milletvekili olamayanlar alıştıkları yüksek gelirden uzaklaşınca yürüttükleri lobi faaliyetleri sonucu bu tüzük maddesini de delmeyi başardılar. Hatta kendini bulunmaz kumaş zanneden bazı vekiller hangi ilişkilerin devreye girmesiyle nasıl seçildiğini unutarak 3,4,5 kez seçilme pişkinliğini gösterebildi. Buda yetmedi kendinden sonra çocuklarının Milletvekili olmasını sağlayarak, imtiyazlı sınıf imkanlarından onların da faydalanmasına fırsat yarattı. Aile boyu zincirleme olarak imtiyazlı sınıf imkanlarından faydalanma hali yani. Biz saltanat 1 Kasım 1922 de kaldırıldı diye biliyoruz, ancak siyasi uygulamalarda bazı kişiler ve aileler için saltanatın sürdüğüne de yaşayarak şahit oluyoruz. Gözümüzün önünde gerçekleşen bütün bu olanlar; TBMM çatısı altında siyasi bir rant düzeni oluştuğunun göstergesi değilse nedir. Bilen yazsın lütfen. Peki bazen ekranlara yansıyan kavga görüntüleri ne diyenler olabilir. Bana halk arasında kayıkçı kavgası olarak bilenen mizansenin meclise yansıması gibi geliyor. Aksi olsaydı, yani Millet açlığa mahkumken aldığımız bu paralar bize çok fazla, özlük haklarımızda indirime gidelim, asgari ücreti de maaşlarımıza endeksleyelim diyebilselerdi, bunu önerge olarak meclis başkanlığına verirler ve bir günde bu değişikliği yapabilirlerdi. Ne yazık ki önerge bile vermediler.

Böyle oluşan ve çalışan bir meclis de Milletvekillerinin tercihleri de öncelikle kendileri, aile fertleri, hısım akrabaları, partili yandaşlarını koruyup, kayırmak şeklinde olur. Zaten siyasilerin 5 li çete olarak tarif ettiği müteahhit yapılanması da bu iklimde ortaya çıkarak gelişme imkânı buluyor. Uzun lafın kısası; bana göre 5 yıldızlı Milletvekilleri sebep, 5’li çeteler sonuçtur. Bu çürük düzen değişmediği sürece ne 5 yıldızlı vekiller ne de 5’li çeteler biter. Yani değişim talebi bir parti sorunu değildir. O parti gitsin, bu parti gelsin düzen değişir her şey yoluna girer düşüncesi zorlama bir beklentiden öteye gitmez. Keşke öyle olsa, ama olmayacak. Bu seçimden ihtiyacımız olan değişim için en iyi sonuç: Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilebilmesi için Anayasa değişikliği yapacak bir meclis çoğunluğu çıkması olur. Zor ama imkânsız değil.

Fakruzaruret içindeki Millete bu kadar yüksek maliyeti olan sayın Milletvekillerimizin meclis performanslarının da pek iç açıcı tablo yansıtmadığını söylemek zorundayım. TBMM nin27.yasama dönemi başlamasından itibaren 32 sayın Milletvekili seçildikten sonra Genel kurulda yemin etmek dışında tek söz söylememiş, kanun teklifi hazırlamamış, herhangi bir konuda araştırma, soruşturma ve genel görüşme önergesine imza atmamıştır. Genel kurulun toplantı yapılması için gereken asgari üye sayısına ulaşmadığı için çalışmadan ertesi gün toplanmak üzere kapandığı günler olduğunu da unutmayalım. Yazık ki bu tabloda sayın Milletvekillerimiz açısından pek olumlu değildir. Bu durumdaki bir meclis yasama görevini nasıl yapar; Milletin sorunlarını çözecek yasal düzenlemeleri nasıl gerçekleştirir.

Bütün bunları göz önüne aldığımızda Milletvekillerinde çok ciddi bir liyakat sorunu olduğu tartışılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıksa da asıl sorun; Milletvekili adaylarının seçiminden başlamaktadır. Siyasi parti yönetimlerinin yarattıkları parti sultasının devamı için üyelerinin ve delegelerinin aday belirleme hakkını gasp etmeleri bu sonucun temelini oluşturmaktadır. Acı olan da eski bir meclis başkanının bu durumun sorumlusu olarak 12 Eylül anayasasını ve bu anayasanın %90 oranla Millet tarafından kabul edilmesini gösterebilmesidir. Değiştiriverselerdi, ellerini tutan mı oldu.

Bu günkü yazımı da dünyaca ünlü büyük millet şairimizden alıntı yaparak bitirmek istiyorum.

 Diyor ki şairimiz:

““Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.

    Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer

    Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak

    Kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama?

    Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!””

(Yazının devamı Millet ve Milletvekilleri (6) Perşembe günü devam edecek)

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum