TEMİZEL RÖPORTAJI (3)
16 Ocak 2025, Perşembe 15:55Bu günkü yazıda “ Mali Milat/ Nereden Buldun “ yasasının çıkarılmasında büyük emek veren dönemin maliye bakanı Sayın Zekeriya TEMİZEL in röportajından yaptığım alıntıların son bölümünü aktaracağım. Bu noktada okurlardan bir ricam olacak. Çevrenizde; televizyonlarda sözde ekonomistlerin o koca ağızlarını yayarak “yaşadığımız ekonomik krizin sebebi dış güçlerdir” yalanına inan kimse varsa; yazı dizisini okumalarını sağlayın, neye faydası olur bilmem ama hiç olmazsa, yalnız gerçekleri okumuş olurlar. Röportaja kaldığımız yerden aynen devam ediyorum:
Devlet, piyasalardan limitsiz ve cari harcamaları için borçlanmaya başladıktan sonra, borçlanma kararlarını da meclis dışına taşıdı. Borç ana paraları ödemeleri bütçe dışına atıldıktan sonra, artık izlenemez bir hale geldi. Birileri yetkiyi sınırsızca kullanıyor, alıyor, borçlanıyor ve meclisin önüne bir faiz faturası koyuyor; “Hadi bütçeye bunu yazın” diye. Harcamaları yapacaklara, gelirleri toplayacaklar’ a yetki veren kurum: Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçe hakkını neredeyse devretti. Sadece “hadi sen borçlan diye“ bir yetki veriyor, ne tutarına, ne borçlanmanın biçimine, ne faizin getireceği yüke karışmıyor. Bütçe ile ilgisi olmayan kurumlar da finansman gereksinimlerini hazine garantisi ile borçlanarak karşılamaya başlayınca iş çığırından tam olarak çıktı. Bütçe içinde yer almayan, ya da bütçede kendilerine ödenek verilmeyen kurumların sorumsuzca, zorunlu olmayan işler için yaptıkları, finansmanı bulmak koşullu işlerinin yükü de devlete gelmeye başladı. Bu gereksiz savurganlık Devleti göz göre göre batağa sürükledi. Finansman koşullu ihalelerde, daha yatırımın birinci yılında, yatırımın bitmesine yıllar varken geri ödemeler başladı.
Bir devletin bütün bu ilkelliklerle ayakta kalması, varlığını sürdürmesi, sosyal politikalar üretmesi mümkün değildi. Toplumu kurallarla yaşayan, ulusal bilince sahip bir ulusa dönüştürmesi olanaklı da değildi. Bu konuda üretilecek politikalar sadece mali politikalarla sınırlı olamazdı. Ancak Devleti borç batağından çıkartmak öncelikli bir işti. Bataklığı kurutmak için öncelikle onu besleyen dereleri kurutmak gerekiyordu. Yani devletin borçlanmasının disiplin altına alınması gerekiyordu. İşte vergi ile ilgili düzenlemelerle eş zamanlı olarak bu çabalara girişildi. Bütçe yasasıyla Devlet borçlanmasına bir sınır getirildi. Bütçe dışı kurumlara verilen hazine garantileri sınırlandırıldı. Belediye borçlanmalarına verilen hazine garantileri kısıtlandı. Amaç; borçlanmaya disiplin getirmenin yanında parlamentonun dışında, parlamentonun izni olmadan birilerinin harcama yetkisini kısmaktı. Borçlanmayla ilgili başı boşluğun düzeltilmesi gerekiyordu, getirilen sınırlandırmalarla o yapıldı.
Kısaca Türkiye’yi mali tutsaklıktan kurtarmak için, tutsağı bağlayan zincirleri kırmak, sonra da sağlıklı bir sistem kurmak gerekiyordu. Çağdaş bir toplum yaratmanın bir günden ikinci güne gerçekleşmeyeceği bunun belli bir süre alacağı bilinen gerçektir. Çağdaş toplumu yaratacak, toplumsal dayanışmayı sağlayacak olan vergi sistemidir. Adaletli bir bölüşümün temelini oluşturacak olan da yine vergi sistemidir. İşin kolayına kaçıp, dünya konjonktüründen yararlanarak, özellikle de yeni emperyalizmin tuzağına düşerek, borçlanarak, geçici çözümler sağlamak, çağdaş bir ülkenin kabul edebileceği bir şey değildir. Zaten yeni emperyalizm ülkeyi borçlanma yoluyla bir defa tutsak ettikten sonra bir ülkenin doğal olarak yapması gereken çözümleri önermekte, ancak borç kamçısını da elinden bırakmamakta, o ülkeyi kabulü zor olan bazı şeylere zorlamaktadır.
Onun için borçlanmaya disiplin getirmek,vergi sistemi kurulması kadar önemli bir olaydır. Sağlıklı bir vergi sistemiyle, dayanışma kültürü olan bir ülkenin, borç batağına gömülmesi, teslimiyete sürüklenmesi olanaksızdır. Ülkeyi borç alarak yönetmeye çalışanlar bu durumu haklı kılmak için vergi sistemini yozlaştırıyorlar. Vergi suçlarını o derece yaygınlaştırıyorlar ki ister istemez vergi suçluları toplumda çok büyük bir destek buluyor. Sağlıklı vergi sistemleri, kayıtlı ekonomiye ve belge sistemine dayanır. Dolayısıyla vergi sistemindeki yozlaşma; kayıt dışının meşrulaştırılması, belge sisteminin naylon laşması ile olur. Vergi yasası yapanlar nasıl toplumsal destek ararlarsa vergi sistemini dejenere etmeye çalışanlar da toplumsal destek bulmaya çalışırlar.
Yükümlülüklerini yerine getirmeyen, kayıt dışı çalışmaya alışmış, bunu da güya sahte belgelerle usulüne uydurmaya çalışan insanlar toplumda kendilerine bir taban yaratma çabasına giriyorlar. O zaman toplumun bütün kesimlerini ufak tefek te olsa kendilerinin yaptığı hareketlere benzer hareketlerle teşvik ediyorlar. Örneğin birileri devletten vergi kaçırmak ya da hayali ihracat yaparak haksız vergi iadesi almak için naylon fatura düzenliyor. Bakıyorsunuz birilerini de ücretlerde vergi iadesinden yararlanmak, harcamasının yüzde 3-5 ini almak için sahte kasa fişi kullanmaya itiyorlar. Böylece sahte belgeye karşı bir uğraş sergilendiğinde ayağa kalkacak geniş bir kitle ortaya çıkıyor.
Ülkeler ulusal bağımsızlıklarını mali tutsaklıkla yitiriyorlar. Bu da sağlıklı bir vergi sistemi kurmak yerine borçlanarak kamuyu finanse ederek yaratılıyor. Mali Milat/Nereden Buldun yasasının kaldırılması ve yerine yeni bir sistem kurulmamış olması bu tutsaklığın sürdürüleceği anlamına geliyor. (M.U not 1) Gelişmekte olan ülkelerde benzer süreçlerin yaşanması yeni emperyalizmin şablonunu da ortaya koyuyor. Emperyalizm eskiden; böl, parçala, yönet diyordu. Yeni emperyalizm; borç batağına sürükle, emir ver, kullan, sömür diyor.
(M.U not 2) Tam bu noktada İsmet İNÖNÜ nün hatıralarına bakmakta fayda görüyorum. Anılarından aynen aktarıyorum: “ İngiliz delegesi Lord Curzon ve Amerikan delegesiyle oturuyorduk, konuşmamızı hiçbir zaman aklımdan çıkartmadım. İngiliz delegesi Lord Curzon “ Lozan’dan memnun ayrılmıyoruz, hiçbir isteğimizi yaptıramadık. Harap bir memleket alıyorsunuz. Bunu imar etmeyecek misiniz? Neyle, nasıl yapacaksınız? Para bir bunda var, (Amerikan delegesini işaret etti) birde bende var. Gelecek borç para isteyeceksiniz, diz çökeceksiniz. Ret ettiklerinizin hepsini cebimden çıkartıp size göstereceğim” dedi. Bunu hiçbir zaman unutamam.
Görüldüğü gibi emperyalizm cephesinde değişen bir şey yok, dün ne yaptılarsa bugünde aynısını yapıyorlar. Hala bir ülkeyi sömürge yapmak, emir vermek, doğal kaynaklarını yağmalamak için silah yerine parayı kullanarak önce borçlandırıyorlar. Okura ödev:
Türkiye’nin güncel borcu ve yıllık ödenen faiz miktarı ne kadardır?
Bu borcu yapan, ekonomiyi krize sokan dış güçler kimdir?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum