SONSUZ

Gerçekler, hayatın her tarafını yalan bir duvarla örürken, biz ise bu yalancı gerçeklerle kendimizi kandırıp yalan bir hayat sürdürürüz...

**
Zamanının durdurulamazlığı bizi her geçen saniye sonsuz bir ölüm ile tehdit edip durur.

**

Önce, "büyüme" yalanı ile kandırır bizi zaman...
Sonra, "güzel" veya "yakışıklı" hevesiyle başka hayallere taşır...
Daha sonra, "başarılı" kelimesi ile başka bir boyuta taşır...
En sonunda "yaşlılık ve ölüm"...

**

Ölüm;
Sevincin, üzüntünün, belki de düşünmenin, acının, heyecanın, nefretin, aşkın, sevilmenin, sevmenin, çaresizliğin, mutluluğun; boş bir surat ifadesiyle son bulması

**

Hayat;
Zamanının bütün duygularla akması...

**

Ölümsüzlük;
Çaresizlik, bitmeyen yalan bir hayat, diğer dünya, sonsuzluk...

**

Sonsuzluk;
Hiçlik, tanımı olmayan bir kavram, bitmeyen birşey...

**

Zaman ve sonsuzluk;
Zaman yine delicesine akar hiç bitmeyeceğini bildiği halde...
Hiç bitmeyecekse neden akar ki zaman?
Ya cennette sonsuza dek yaşamak!
Peki cehennem denen yerde sonsuz acı çekmek!
İkisi de sonsuz değil mi?

**

Az zamanımız kaldı...
Ya anlamsız bir yüz ifadesiyle, sevincin, üzüntünün, belki de düşünmenin, acının, heyecanın, nefretin, aşkın, sevilmenin, sevmenin, çaresizliğin, mutluluğun sonuna varılacak ve huzura kavuşulacak...
Ya da ölüm, sonsuzluğun başlangıcı olacak ve sonsuz bir sıkılma başlayacak...

**

Onu gördüm, sonuzluğu gözlerinin içindeki ışıkta buldum.
Onu bulmadan kaybettim, acının sonsuz olduğunu öğrendim.
Onu unuttum, sonsuzluk diye birşeyin olmadığını farkettim.
Onu düşündüm, zaman durdu.
Onu düşünmedim, zaman boş aktı.

**

O; anlamsız, boş surat ifadesi, zamansızlık, bitmeyen zaman, sonsuzluk, ölüm...
O, kim?
Onu bulursanız bana da haber verin!

**

Çok saçma...